Derginizin 2003; 10 (1) : 41-42. sayfalarında yer alan “Retroperitoneal ekstraadrenal paraganglioma: olgu
sunumu” başlıklı yazı birçok bakımdan dikkati çekmekte ve eleştiriye değer bulunmaktadır. Katkı olması maksadıyla
bu hususlar aşağıda özetlenmiştir.
Paragangliomalar hiç şüphesiz nadir görülen tümörlerdendir. Bu vakada olduğu gibi bir böbrek tümörü ile
beraber olması ( insidental renal hücreleri karsinom ) onu daha da nadir ve belki de eşsiz kılmaktadır.
Ancak, bu kadar değerli bir vaka takdimi, olgunun hikayesinden anlaşıldığına göre hiç değilse metakronik
multipl primer tümör olarak ele alınmalıdır. Çünkü, 15-16 yıllık süre zarfında hasta multipl biyopsiler sonucunda
apudoma + ektraadrenal paraganglioma + renal hücreli karsinom tanılarını almıştır. Burada sol böbrekteki kitlenin
aynı tarafta lokalize ekstraadrenal paragangliomdan ayırıcı tanısının yapılması veya hiç olmazsa renal metastaz
olmadığının belirtilmesi gerekmektedir. Nitekim, literatürde paragangliomdan renal metastaz kaydı bulunmamaktadır.
İkinci olarak, burada retroperitoneal paragangliom yeterince morfolojik incelenmeye (histopatolojik,
histokimyasal, immünohistokimyasal) tabi tutulmamıştır. Buna ait bir bilgide yoktur. Halbuki bu sunum patologlarla
birlikte yapılmış olsa idi, hiç şüphesiz tanıyı koyan bir patolog , bu eksiklikler olmayacak ve bu kadar değerli bir vaka
layık olduğu şekilde değerlendirilmiş olacaktı.
Üçüncü olarak anahtar kelimelerin yetersizliği dikkati çekmektedir. Bu iki kelime ile internette yapılan
“Pubmed” taramasında mecmua kaynaklarının hiçbirisine ulaşılmamıştır. Yalnız Lack ve ark ait (söz konusu yazının 2
nolu literatüründe yer alan yazarlardan ilk üçüne ek olarak Liebermanın PH’nin de katıldığı) “Extraadrenal
paragangliomas of the retroperitoneum: a clinicopathologic study of 12 tumors. Am J Surg Pathol 1980; 4(2): 109-
20” künyeli yayına ulaşılabilmiştir.1 Bizim düşündüğümüz anahtar kelimeler olan “retroperiton, ekstraadrenal
paragangliom, renal hücreli karsinom” kelimeleri ile yapılan taramada da benzer bir vaka ve çalışmaya rastlanmamış
olması belki de bilim tarihinde ilk kez rastlanan bir olgu karşısında olduğumuzu desteklemektedir. Verilen
Literatürlerin güncellik ve konu ile ilgileri, ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Sonuç olarak yazarlar bu katkıları dikkate alarak yazılarını yeni baştan gözden geçirir ve patologların da
katılımı ile histopatolojik-histokimyasal- immünohistokimyasal çalışmalarla destekleyerek redakte eder ve yurt dışında
yayınlarlarsa dublikasyon olmaksızın bilim dünyasına çok önemli bir katkı sağlamış olacaklarını düşünüyoruz.
|